Her gün bir hikaye yazacağını söyledin bir kere Kurtuluşun yok. Her gün başlığı takip etmeye devam edeceğim. Yazmazsan seni teknik sorumluya şikayet ederim. Pardon. O da sendin galiba
Evet, maalesef o ben oluyorum
Beni bana şikayet edemeyeceğine göre, kafama göre takılsam da olur Seçkin abi
Şaka bir yana, şikayet gelmeden yeni bölümü de ekleyelim o zaman
Orçun, uzatılan kancanın yardımı ile öncelikli olarak araçta mahsur kalan dostlarını kurtardıktan sonra, en son da kendisini çıkartarak büyük bir facianın eşiğinden dönmeyi başarmışlardı.
"Merhaba, ben Kennedy... Leon Scott Kennedy."
"Belki ilginç gelecek, ama biz seni tanıyoruz." dedi Orçun.
"Öyle mi?" dedi Leon. "Ancak ben sizleri ilk defa görüyorum. Burada yeni misiniz?"
"Evet." dedi Metehan. "Nasıl geldiğimiz hakkında en ufak bir fikrimiz yok, ama burada yeniyiz."
"Çok garip... Aslına bakarsanız bu şehre onbir sene önce atom bombası atıldı. İçindeki zombilerle beraber Raccoon City haritadan tamamıyla silindi, ama sanki öyle bir olay yaşanmamış gibi her şey yerli yerinde duruyor."
"Az önceki kazayı yaşamadan önce, yolumuza Nemesis çıktı." dedi Orçun. "Eğer o..."
"Nemesis mi?" diye sordu Leon. "O da ne?"
"Ben açıklayabilirim..."
Herkes dönüp, sesin geldiği yere baktı.
"Jill...?" dedi Metehan. "Jill Valentine...? Bu gerçekten sen misin? Cidden burada mısın? Hayal görmüyorum değil mi?"
Jill, ağır adımlarla gelerek Metehan'ın omzuna dokundu. "Şimdi gerçek olduğumu anladın mı?"
"Oğlum, biri bana bunun rüya olmadığını söylesin!?" dedi Metehan. Bağırmamak için kendisini zor tutuyordu. Öyle ya, fanatiği olduğu bir oyun karakteri, ete kemiğe bürünmüş bir halde tam karşılarında duruyordu. "İlk defa yanlış bi şey yaptığıma seviniyorum!!!"
"Hey, hey, sakin ol..." dedi Levent.
"Nasıl sakin olayım? Fanatiği olduğum oyun karakteriyle yüz yüze geldim. Sakin olmamı nasıl bekliyorsun ki?!?"
Jill, yüzünde belli belirsiz bir tebessüm ile Metehan'a bakıyordu. "Burada ne arıyorsunuz?" diye sorarken, bakışlarını Bilal'in üzerine odaklandırdı. "Hem de elinizde kendinizi savunabileceğiniz bir sopa bile yokken."
"Nasıl geldiğimizi biz bile bilmiyoruz." dedi Bilal. Eliyle, bulundukları noktadan çok uzakta kalan başlangıç noktalarını göz kararıyla işaret etti. "Raccoon City Police Department'ın önünde bulduk kendimizi. Ne yapacağımızı bilemeden, direk Raccoon-Arklay Line aracılığıyla şehirden kurtarmak için bir araç bulduk."
"Peki ya sonra?"
"Bu yol üzerinde giderken seni gördük."
"Evet, biliyorum." dedi Jill. Sen ve şu an gözlerini benden alamamakta olan arkadaşın... Adı neydi?"
"Metehan."
"Hah, Metehan ile arabanın kasasındayken gördüm sizleri. Peki ya sonra?"
"Bu yol üzerinde giderken seni gördük." diyerek son cümlesini yineledi Bilal. "Durmak istedik, ama Levent abimiz arabayı tamir ederken yanlışlıkla fren disklerini arabadan atınca bu mümkün olamadı tabi. Karşımıza en son Nemesis'in çık..."
"Nemesis mi!?!"
"Evet, Nemesis..."
"İyi de, o onbir sene önce ölmemiş miydi?"
"Ölmüştü." dedi Bilal. "Ama görünen o ki şehirle beraber geri geldi."
"Peki devamında ne oldu?"
"Üstadımız Orçun abi," dedi Bilal. Eliyle Orçun'un omzuna hafifçe vurdu. "Arabayı durdurabilmek için direksiyonu var gücüyle sağa doğru kırdı. Birazcık savrulduk. Savrulurken arabanın kasası, içinde bizimle birlikte Nemesis'e son hızla vurdu ve uçurumun dibini boylamaktan son ada kurtularak durduk. Değil mi Metehan?"
Metehan, ünlü bir ressamın milyarlık eserine bakıyormuşçasına dalıp gitmişti Jill'e. Gözlerini ondan alamıyordu.
"Metehan? diye sordu Bilal. Elini, Metehan'ın gözlerinin önünden birkaç defa geçirdi, ama hiçbir tepki alamadı. "Metehan!"
Metehan, sıçrayarak kendisine geldi. "Ha? Ne? Ne oldu?!?"
"Yok bir şey." dedi Bilal. "Senden bir şeyi onaylamanı istemiştim, ama gerek kalmadı."
"Peki şimdi ne yapacaksınız?" diye sordu Jill. "Nereye gidiyorsunuz?"
"Planımızda Raccoon-Arklay Line aracılığıyla şehirden kurtarmak vardı." dedi Levent. Eliyle yıkık köprüyü işaret etti. "Ama sanırım alternatif bir yol bulmamız lazım."
"Yıkık köprü... Doğru ya, virüs başka şehirlere sıçramasın diye çıkışlar iptal edilmişti. Tel çaremiz helikopter." dedi Jill. Eliyle, az önce Bilal'in işaret ettiği tarafı gösterdi. "Raccoon City Police Department'a geri dönüp, çatıdaki polis helikopterini kullanabiliriz."
"Aslında oraya kadar yorulmayalım. Telsizim var. Çağrı gönderebilirim. Kısa sürede gelirler." dedi Leon. Kemerindeki telsiz'i çıkarttı. "Memur Leon Scott Kennedy'den memur Marvin Branagh'a. Duyuyor musun?"
"Memur Marvin Branagh'dan Memur Leon Scott Kennedy'ye, sesin net."
"Anlaşıldı. Buraya bir polis helikopteri lazım. Bulunduğum bölge Raccoon-Arklay Line."
"Anlaşıldı Leon. Birazdan bir tane gönderiyorum."
"Anlaşıldı, tamam!"
Grup, bir süre bekledikten sonra, gökyüzünde bir ışık kaynağı belirdi ve helikoptere ait olduğu anlaşılan motor sesi duyulmaya başladı. Kısa sürede gelen helikopter, ışığını Leon'a doğrultulduktan sonra ip merdiven gönderildi.
Önde Levent, arkasında Bilal, onun arkasında Metehan, onun arkasında da Leon olmak üzere merdivene tırmanmaya başladılar. En sona Jill ve Orçun kalmıştı. Orçun, Jill'e öncelik tanıdı, son olarak da kendisinin de binmesiyle helikopter, bulundukları yerden ayrılmak için hareket etti.
Acil çağrı üzerine Raccoon-Arklay Line'dan ayrılıp, R.P.D.'ye dönmek zorunda kalan helikopter, St. Michael Tower yakınlarından geçerken kulenin tepesinde Nemesis ile karşılaştılar.
"Hassss..." diyerek paniğe kapıldı Leon. "Nemesis dediğiniz şey bu mu?"
"Lanet olsun, evet o!" dedi Levent. "Yalnız elinde magnum var!?!"
"Evet, magnum var." dedi Leon. "Bir sorun mu var?"
"Elinde bazuka olması lazımdı?"
"Acaba o çarpışma sırasında bazukası uçurumun dibini mi boyladı?" diye sordu Metehan. "Hııı?"
"Görünen o ki, evet." dedi Levent. "Fazlasıyla şansl..."
Açılan iki el ateş sonucunda benzin deposuna isabet eden mermi ile helikopterin kontrolü kayboldu.
"Ben bu sahneyi bir yerlerden hatırlıyorum!" dedi Metehan. "Çok tanıdık geliyor."
"Meytriks" dedi Bilal. "Ama o filmde helikopteri bir kadın kullanıyordu."
"Bu, bu kazadan kurtulacağımız anlamına mı geliyor?"
"Bilmiyorum, da helikopter savrulmaya başladı." Levent. Etrafına baktığın herkesin panik halinde bir yerlere tutunmaya başladığını gördü. "Sıkı tutunsak iyi olacak!"
"Orçun abi ile Jill abla nerede?" diye sordu Bilal. Aşağıya baktı. Jill ile Orçun'un zar zor merdivene tutunduklarını gördü. "Sıkı tutunun!"
"Jill!" diye bağırdı Orçun. "Lanet olsun, Jill nerede?"
"Buradayım Orçun!" diye bağırdı Jill. "Ama fazla tutunabileceğimi sanm..."
Jill'in ellerinin merdivenden kurtulduğunu gören Orçun, elleriyle uzanıp Jill'i sağ ayak bileğinden son anda yakaladı, ama merdiveni iki eliyle de bıraktığını hatırlamadı. "Lanet olsun!!"
"Biraz geç kaldın!" dedi Jill. "Eğer ölürsek, öteki tarafta iki elim yakanda olacak!"
Çok fazla geçmeden, Jill ile Orçun, Circular River'ın güney tarafında buldular kendilerini.
Levent ile Leon, daha fazla tutunamadan yine Circular River'ın Raccoon City Hospital tarafına düşerlerken, Bilal, Raccoon City Hospital'ın çatısına, helikopterde kalan Metehan da pilot ile St. Michael Tower'ın dolayısıyla da arada kalan Nemesis'in üzerine acil iniş(!?) yaptılar.
Bir süre sonra kendilerine gelen pilot ve Metehan, ne olur ne olmaz diye helikopterden kendilerini attılar.
Metehan'ın ilk baktığı şey, Nemesis oldu. "Gitmiş..." dedi. Ellerini belinin iki yanına koyarak bir süre şehri seyretti. Sonra bir hışımla pilota döndü. "Senin gibi pilotun ağzına sı..."
"Dua et bir yerlere çakılmadık... En azından bir yerlere indirebildim helikopteri."
"Keşke çakılsaydık! Sen buna indirmek mi diyorsun?" dedi Metehan. Yüzünde öfkeli bir ifade vardı. Elinden gelse, pilotu bir kaşık suda boğacaktı, ama herhangi bir hamlede bulunmadı. "Ben bile daha iyi indirirdim! Dua et de, diğerleri ölmemiş olsun. Hele de Jill. Eğer o kıza bir şey olursa, yemin ediyorum benden çekeceğin var!"
"Pekala..."
"Şimdi düş önüme... Diğerlerini bulacağız!"